Ağustos 2011
acıkmak adet agroekoloji Aksesuar ANA YEMEKLER anadolu anadoluyu vermeyeceğiz ankara Anne-Çocuk Aplike artemis aşı aybaşı bakım banyo keseleri Banyo Lifleri barış baş örtüsü oyaları besin Beslenme bilim teknoloji bisiklet blog halleri boncuk oyaları Boncuk Oyası Örnekleri boncuklu oyalar Brezilya Nakışı buğday derneği Cilt bakımı cilt-kremi cilt-maskeleri Çocuk çocuk halleri ÇORBALAR çubuklu dağ dantel dantel havlu kenarı dantel modelleri dantel örnekleri dantel örnekleri yeni dantel örtüler danteller dekorasyon deniz deniz süngeri deodorant deri işi deri işlemeler deri işlemeli örtü deri örtü deri örtüler dikis Dikiş diyet Diyet zayıflama dkk dogal-destekler doğa doğal doğum doyma Duyuru dünyayı kurtaran kadınlar egzersiz eğitim ekoloji ekolojik termoplastik elastomer El bakımı El-ayak bakımı Ender Saraç doğal destek Estetik etamin evlilik fiskos fiskos dantelleri gelin Genel Sağlık Giyim-kuşam Gözaltı torbaları Güzellik HABERLER hamur hareket Havlu Havlu Kenarı Örnekleri hayat halleri hayıt hazırlık HPV HÜNERLOPEDİ içecek kadın kadın hakları kadın halleri Kadın Sağlığı kadin kahvaltı kanama kanavice kanser kap Kenar Dantelleri Kırışıklıklar kibele kilo vermek kiraz koltuk Kozmetik ürünler Kremler kulplu KURABİYELER kurdela kurdela nakisi kurdela oyaları Kurdela oyası örnekleri Kurdele Nakışı kurdele oyaları lif lif modelleri lif örgüleri Lif örneği lif örnekleri Makyaj manikür masa danteli örnekleri masa dantelleri masa örtüsü masal halleri medusa meluna menstrüasyon MEZELER Mezoterapi miyom Moda mutfak dantelleri mutfak onlugu Mutfak Takımı Nakış nehir nem nostalji nymphe oda dantelleri organik tampon orguler orman ortadoğu ortu oya oya modelleri oya örneği oya örnekleri oya resimleri oyalar Önlük örgü örgüler ÖZEL SOFRALAR pancake parlaklık parlatıcı PASTALAR pedal permakültür pide pike PİLAV ve MAKARNALAR PRATİK ve ŞIK SUNUM ÖNERİLERİ rahim ağzı kanseri ramazan regl renk ruj saç Saç bakımı Sağlık sağlıklı yaşam sahil SALATALAR salon salon dantelleri sanat halleri sarıkız sehba sehpa dantelleri sehpa örtüleri selen çağlayık eloğlu sigara sipariş somentabl söyleşi su susleme şahmeran Takı TATLI HAMUR İŞLERİ TATLILAR Televizyon tepsi danteli tepsi ortusu termoplastik elastomer tığ oyaları tığ oyası örnekleri tiryaki toplu tulbent oyasi TUZLU HAMUR İŞLERİ upcycle uturuki VİDEOLU TARİFLER yastik Yaşam yatak odası dantelleri yazma oyaları yemek yemeni oyaları yıkanabilir ped yiyecek yiyecek; meyve; sağlık; ağrıkesici YÖRESEL LEZZETLER yürüyüş zayıflama zayıflamak zencefil ZEYTİNYAĞLILAR

15:24

Sevgili kalbim, bazen kızgın, bazen köpürmüş buluyorum seni, şaşkınca. Hızına yetişemeyecek kadar yalnızcasına üstelik ve belki yorguncasına. Sevgili beynim, kusura bakma O'nunla fazlasıyla doldurduğum için seni, şımarmışçasına. Sevgili karnım O'nun yüzünden binlerce kelebek uçurduğum için, hazımsızlığım için zaman zaman, kompensanın yetmediği anlar için belki en çok sancılarım için üzgünüm. Sevgili ellerim, zaman zaman yalnız bırakıyorum sizi, birbirinizi kucaklamanız için değil elbet, yokluğunu unutmanız için bir an olsun. Ve sevgili 40 numara ayaklarım, O'nun yanına koşmak için yandığınızı biliyorum, ısrarınızı anlıyorum, acının bir günde geçmeyeceğini biliyorum, O'nsuzluğu biliyorum, çok iyi biliyorum üstelik. Son olarak sevgili yastığım, akıttığım onca göz yaşımı aldığın, emdiğin, kurutup, beni salladığın için sana teşekkür ederim. Biraz yalnızız anlayacağın bu günlerde, biraz.

14:51

Naber kızlar? Biliyorum, kiminiz kızgın bana, kimin azgın ve kiminiz tamamen küskün, kiminiz yalnızlığına çekilmiş. Ardı arkası dizilmiş kadınlarım, sırası gelince rolünü oynayan, sahneyi terk eden ve aslında "beni" terk eden kadınlarım; anne, sevgili, eş, dost, kardeş, seksi, yalnız, hüzünlü, çalışan, sert, hassas, dingin, yorgun benlerim. Ne bıraktıysam size, o işte, en çok ben aslında. Hepinizi kucaklıyorum, çok yalnızım aslında? Kapatalım kapıyı, olmaz mı, gitmeseniz, hep içimde, rengarenk kalsanız, dayansak beraber, taksak maskelerimizi, oynasak rolümüzü senaryoya en uygunundan, versek selamımızı, çıkışta bir iki kadeh içsek, sarılıp uyusak beraber. Bir kadın aslında kaç kadındır dostum? Kaç kadın yüzüdür, kaç gamzedir, kaç cilve, kaç gülüş, kaç çocuk, kaç aşık, kaç ben, kaç sendir? "Aslında?"

12:09





Dünyada ve Türkiye’de bir ilki gerçekleştiren Rocco ve Turkcell, Facebook’ta cep telefonu üzerinden iletişimi başlattı. Rocco Sıkısakız için Turkcell altyapısı ile hazırlanan “Facebook’tan cep telefonu ile arama yapma servisi”ne sadece telefon numaranızı vererek dahil olabiliyorsunuz. Linke tıklayıp http://www.facebook.com/roccoloji kaydınızı tamamladıktan sonra uygulamaya kayıt olan herkesle Rocco’nun hediye ettiği 30 dakikayı kullanarak konuşabiliyorsunuz. Nasıl mı? İşte videosu...


Üyelerin telefon numaraları görünmediği için hem eğlenceli hem de çok güvenli olan Rocconnect Tıkla Konuş ile bedava konuşmak için Turkcell abonesi olmanız ve bir Facebook hesabınızın olması yeterli.




Bir bumads advertorial içeriğidir.

06:59
No Strings Attached ( Koşulsuz ) ve Friends With Benefits ( Bağlanmak Yok )  filmlerini aynı gece izledim. Tabi haliyle kendimden sıkıldım. Bu kadar romantik komedi bünyeye zarar ve sevgilim yakında baygınlık geçirecek eminim, hissettim yani, biliyorum, bakışından anladım ;) O korku ve gerilim filmleri izlemeye bayılırken ben şaşkın gençlik filmlerine ve romantik komedilere bayılıyorum. Sevgilim bana uyuyor da, ben O'na uyunca arada çişimi yapmaya bile gidemiyorum korkudan. O kadar yani :/ Aynı sene içinde aynı konuda film çekmenin manasını bilemesemde Koşulsuz'u konu anlatımı bakımından daha çok sevdim. Natalie Portman , Ashton Kutcher rolleri beraber göğüslemişler, çok tatlı ve sempatik bir çift olmuşlar. Ashton'ın sesi ne garipmiş :)) Karakterlerimiz sürdürdükleri ilişkinin "fiziksel" kalmasına özen göstermektedir. Kurdukları fiziksel beraberlik dost olmalarını da engellemektedir. Birbirlerinden duygusal anlamda fazla birşey beklemeyen ikili, bir süre sonra beklentilerinin çoğaldığını keşfediyor.  Aşk, sen nelere kadirsin. Fiziksel olarak, sadece canın istiyor diye beraber olabildiğin bir kadın ya da erkek varken ve bir yanda özgürlüğün sana aitken, sen kalk git aşık ol,  dünyayı unut. Olacak iş değil ! Diğer yandan "Bağlanmak Yok" filminde Justin Timberlake ve Mila Kunis rolleri beraber kaynatmışlar ki set dışına çıkan aşkları pek tatlı. Yinede "Koşulsuz"a göre daha erotik diyebiliriz. Mina Kunis'i Black Swan'dan hatırlayacaksınız ki ben o günden beri takipçisiyim, belki o yüzden onu gerçekten çok daha iyi rollerde görmek istiyorum. Justin'i de "Kötü Öğretmen" filminde de yazdığım gibi, gerçekten sahnede görmek istiyorum, Facebook'ta oynadıktan sonra hızını alamamış gibi görünsede, gerçekten sahneye çok yakışıyor, çok yetenekli. Gelelim filmlerin ortak noktasına; kimseye bağlanmadan, karşısındakinden bir şey beklemeden sadece fiziksel olarak beraber olmaya. Her iki filmde de bunun mümkün olmadığı anlatılıyor. Belki ilk başlarda birçok kişinin arzusu olan bağımsızlık bir zamandan sonra bağımlılığa dönüşüyor. İnsan gerçekten hiçbir şey hissetmediği biri ile ne kadar koşulsuz beraber olabilir ki? Eminim aramızdan "dilediğim kadar" diyenler çıkacaktır ;) Bu filmler ile doritos ve yanına hazırladığım özel dip soslar pek şahane gidiyor, kola isteyen var mı?

06:03
Cameron DiazJustin TimberlakeJason Segel'in baş rollerinde olduğu bu film, işten eve gelip, nasıl kafa dağıtsam diye düşünenlere iyi gelebilir, çekirdek ve buz gibi kola yanında haliyle ;) Filmi Cameron Diaz sırtına almış, taşımış, Justin ise son derece itici bir role bürünmüş. Filme derin anlamlar yüklemek istemem ama pek hoşlanmadım, ne öğretmenin davranışlarından ne de filmin genelinden. Yani onlar çekmese olurmuş, bende izlemesem olurmuş. Ve son olarak insan hep mi aynı olur filmlerinde, hep mi aynı mimik? Justin canım sende lütfen artık sahne şovlarına geri dön, orada gerçekten çok daha başarılısın, lütfen. Ve ve ve Cameron canım sende hala taşsın. Kabul. 

04:56
Sevgilime bir haftadır diyette olduğumu söylüyorum, henüz başla(ya)madım bile.
İnsanların "nasılsın" sorularına cevap vermek bana çok zor geliyor, bazen gerçekten bilmiyorum.
Son zamanlarda hiç olmayacak kadar çok kıskancım, çok.
Yatağa yalnız girmekten nefret ediyorum.
Sarılma manyağıyım.
Alt+ 3 yapınca çıkan ♥ işaretinin hastasıyım.
Fenerbahçe'liyim.
Saçlarımın belime kadar uzun olmasını isterdim.
Matematikten nefret ederim ama finans üzerine çalışıyorum.
Her iki kolumda ve başımda da olmak üzere 24 adet dikiş izim var.
Tüm ışıklar kapalıyken uyuyamam.
Şirinler'in inanılmaz saçma bir hikaye olduğunu düşünüyorum. Köyde sadece bir Şirine.
Kivi, bamya ve ananas sevmem.
Hapşırdığım zaman, komşulardan "çok yaşa" diyen olmuştur, o denli yani.
Miracle'ın kokusundan vazgeçemiyorum.
Biri "seninle birşey konuşmam gerek" dediği zaman paniklerim.
Sesim iyi değildir ama devamlı şarkı mırıldanırım.
Yaz kış evde kesinlikle çorap ya da terlik giymem.
İnsanların benimle ilgili ufak detayları hatırlamasını önemsiyorum.
Türk kahvemi orta şekerli içiyorum.
Liste yapmayı seviyorum.
Çocuklarım için her gün, her an dua ediyorum.
Efe ve Şems için yemek pişirmeye bayılıyorum.
Yazdıklarımın altında yorum görünce çıldırıyorum.

02:58
Seni sevmiyorum!
Haberim yoktu! ( ki yazının kaynağıdır kendisi!)
Başka birini buldum.
Sadece arkadaşız.
...... öldü.
Ölmek üzeresin.
Hatırlamıyorum.
Ben söylemiştim.
Seni hatırlayamadım.
Seni hiç sevmemiştim.
Eklemek isteyen!
Not:Neden tersten yazdın diyenlere,  bugün pek tersim be dostum!

02:19
Bugün :
Bir değişiklik yapmak
Çıldırmak
Kaybolmak
Bulunmak
Sevişmek
Yemek yemek
Yüzmek
Alışveriş yapmak ( sınırsız!)
Yatmak
Bağırmak
Atlamak
Zıplamak
Yeni bir ülke keşfetmek
Tanımadığım biri ile kahve içmek
Evi dağıtmak
İşten kaçmak 

istiyorum. Sence kaç tanesini yapabilirim dersin?

10:58

ALS hastalığının nedeni bulundu

Ünlü Fenerbahçeli futbolcu Sedat Balkanlı'nın da yıllar öncesinde yakalandığı ve yıllardır mücadele ettiği Amyotrofik Lateral Skleroz'un (ALS) hastalığının nedeni bulundu.

Nature dergisinde yayımlanan makaleye göre, dünyada yüz binlerlerce insanın yakalandığı, yakalanan insanların yaklaşık yarısının 3 yıl içinde hayatını kaybettiği hastalığın tüm türlerine,

İftar Sofrası - 2011 (2) -2



KIRMIZI YEŞİL BİR İFTAR SOFRASI…

Biraz ağır gidiyorum farkındayım, hem tarif hem de sofralar anlamında… Ramazan neredeyse bitiyor :(

Ben şimdi ;“söz bayram için ne tatlılar yapıp yayınlayacağım” desem, ekrana şöyle bir “hadi canım sende!” bakışı fırlatıp, “tabi tabii” diyeceksiniz biliyorum. O yüzden demiyorum :)



Aslına bu sofra; üçüncü iftar sofram… Bir öncekini canımın içi Yaso’m ve ailesi için hazırladım.

Bu arada Yaso için eskiden “Yasemin ve eşi” şeklinde cümleler kurardım ama artık Sencer paşa için de sofraya bir servis açıp, peçete halkasına kadar koyuyoruz :)

Her şeyini büyükler ile aynı hazırlayıp, sadece tek bardak yeterli diye düşündüğüm sofrada, beyefendi; “bende ayaklı kadehte su içeceğim” şeklinde konuştuğu için, onlar artık Yaso ve ailesi :)

Gel gör ki iftarı hafta içi planladığımız ve hazırlıklarını ezan okunmadan bir iki dakika önce tamamlayabildiğim için o sofranın fotoğrafı yok :)



Bu sofrayı da hafta sonu arkadaşlarımız için hazırladım. Oldukça sade ama iftar sofrası için gayet yeterli bir menü oldu…

Zaten beni bilenler biliyor, hiçbir davet ya da iftar soframda onlarca çeşit olmamıştır. Her zaman çorba, ana yemek, yardımcı yemek, bir zeytinyağlı bir de meze-kızartma ile sınırlıdır sofram.

Tüm çeşitleri de azar azar hatta porsiyonluk yapmaya çalışırım…

Ortaya annemin deyimi ile incik boncuk atıştırmalıklar koyar ve süslü sofralar kurmayı severim ama :)

Çünkü midemizden önce gözümüzün doyduğuna inanırım.

Bu yüzden çok sık olmasa da zaman zaman gelen ve “bu kadar israfa yazık, aç insanları düşünün” şeklindeki yorumlar açıkçası beni çok kırıyor.

İlk günden bugüne hiçbir soframda aşırılığa kaçmadığımı düşünüyorum çünkü…

Neyse yine dertleşesim tuttu sizinle :) Daha fazla sıkmadan soframızda neler vardı ona bakalım :)



İftar Sofrası - 2011 (2) -5



Soframızdakiler;



İftar Sofrası - 2011 (2) -3



Son iki yazıdaki yorumlarda ve gelen maillerde ısrarla “evinizden kareler paylaşın” isteği var :)

Açıkçası bu beni şaşırtıyor ama dekorasyon konusunda zevkli olduğumuzu düşünmenizde bir o kadar mutlu ediyor.

Tam anlamı ile evin fotoğraflarını eklemeye çekiniyorum ve birazda utanıyorum henüz ama bu sofrada eşimden, fotoğrafa azıcık sağı solu da katmasını rica ettim :)

Tamamı olmasa da, bundan sonra her sofrada biraz biraz evimiz olabilir yani :)



İftar Sofrası - 2011 (2) -7



Bu yıl Ramazan sofralarımın modası; fark ettiğiniz üzere, bu kare ahşap tabak ve içinde minik atıştırmalıklar… :)

Üzümlü peynir küpleri, zeytin ve beyaz peynirli pide kanapeler ve cevizli peynirli tek lokmalık közlenmiş kırmızı biber sarması…



İftar Sofrası - 2011 (2) -6



Yoğurtlu havuç salatası en çok sevdiğim ve en çok yaptığım salatadır. Kimse olmasa bile iki tane havucu rendeleyip sırf kendime yapmışlığımda çoktur :)

Ortaya tek lokmalık hazırladığım peynirli biber sarmalarından biraz artınca bu kez içine közlenmiş biber de ekledim. Biraz ceviz, birazda kornişon turşu :)

Ortaya süper bir tat çıktı…

Malzemeler tamamen göz kararı aslında ama yinede toparlayıp yazacağım belki bu akşam yapıverirsiniz iftara :)



Malzemeler



  • 2 Adet (orta boy) Havuç


  • 1 Adet (iri) Kırmızı Biber


  • 3-4 Adet Kornişon Turşu


  • 1-2 Adet Ceviz


  • 2 Yemek Kaşığı (tepeleme) Yoğurt


  • 1 Diş Sarımsak


  • 2 Yemek Kaşığı Sıvı Yağ


  • Tuz


Yapılışı



  • Havuçları rendeleyin ve iki yemek kaşığı sıvı yağ ile orta ateşte havuçlar yumuşayıncaya kadar kavurun.


  • Biberi közleyin, kabuklarını ve çekirdeklerini temizleyip ince ince doğrayın.


  • Turşuları ve cevizleri de doğrayın.


  • Yoğurdu, tuz ve ezilmiş sarımsak ile çırpın.


  • Tüm malzemeleri karıştırın.


İftar Sofrası - 2011 (2) -1



Sofrada kullanılan;

Yemek takımı; Karaca....

Yeşil kadehler, sürahi, ahşap servisler, kırmızı çukur servis; Paşabahçe....

Kırmızı su bardakları; Mudo Concept...

Çatal-kaşık takımı; Jumbo (2000 modeli)....

Kaşık şeklinde servisler; Güral Porselen...

Kedili çatal bıçak aparatı; Bernardo....

Keten masa örtüsü; Çarşaf-iş... Runner; sevgili Beliz'den hediye...

Peçeteler; Ikea...

Peçete halkaları; Müge :)

04:42


Bir ince ses'in başlatmış olduğu,
Otuzundan Sonra'nın beni en akıcı blog yazarı,
Sevdanın Dünyası'nın beni hem en akıcı hem en güncel blog yazarı,
Berilla Lokum Tadında'nın  beni en güncel, en kendini anlatan, en akıcı yazan ve en kendi gibi olan yazarı, seçmesinden sonra Yerdenuzak'ta N'lerini yayınlıyor, ancak bir düzeltme yaparak.  N'leri seçmek gerçekten çok iyi oldu, bir blogtan başlayıp nerelere gittim, neler keşfettim, takıldığım "yazıma", yine Türkçe'nin herşeyi çok güzel anlattığından yanayım. Yani yerdenuzak EN'lerini seçiyor;)

En İyi Tasarıma Sahip Blogger : Bi Dost, Nice things For Boys, Koray Caner 


En Meraklı Blogger : Onda Gördüm, Kelebebek, Nasıl Giysem

En Çok Gezen Blogger :Ella Ayşe Deniz Geziyor, Seyahatperest

En Çok Bilgilendiren Blogger : My Beatiful Cookbook,  Kediler ve Kitaplar, Hesionka

En Çok Eleştiren Blogger :   Mia Wallace, Usturupsuz Yazar, Olmadık İşler Peşinde

En Çok Kendini Anlatan Blogger :  Lazanya , Vişne Çürüğü, Cips Yiyemeyen Kız

En Akıcı Yazan Blogger : Leah, Mia Wallace,  Bikot-Bitisort

En Aşık Blogger : Pinkbubu, Missbone, La Vi En Rose


En Sabahlamak İstediğim Blogger : Aysun, Zeto, Kelebebek, Bal Gözlü Kız,Otuzundan Sonra, Tibet'in Annesi, xzcelis, Muyurt, Dejavu, Oğlak Kızları, Modafobik, İçimizdeki Karnaval, Busemiz, Birdy, Sezobigo, Berilla Lokum Tadında  ilk aklıma gelen canlar ♥♥♥


Kurallar: Yazının başlığı " Blogger (E)N'lerini seçiyor ! "şeklinde olmalı.. Bir bütün halinde ilerlemeliyiz. Her kategori için en fazla 3 kişi yazabilirsiniz..  (Sadece bir kategori için 5 tane yazma hakkınız var. Çoğumuzun blog açmasına sebep olan şey, kendimizi anlatmak.) Ekstradan 1 kategori daha ekleyip, seçiminizi yapabilirsiniz. Kategori açarken tercihinizi mümkünse en zeki, en güzel, en akıllı gibi şeylerden yana kullanmayın. Tamam birbirinizi tanıyor olabilirsiniz. Ama burda genel bi seçimden bahsediyoruz ve birbirimizi sadece yazılarımızdan tanıyoruz. Yazılardan yola çıkarak sonuca varabileceğimiz kategoriler olmalı. (Kişileri rencide edecek, küçümseyecek türden kategorilere kesinlikle yer vermeyin.)  Aynı kişiyi birden fazla kategoriye yazabilirsiniz. Mim yazılarınız kesinlikle okunacaktır. Yazılarınız okunduğuna dair yorum bırakılacaktır. Bir gün içerisinde yazılarınıza yorum gelmezse mail atarak haber verirseniz en doğru sonucu elde etmiş mailto:birinceses@gmail.com)

Ne yorucu işmiş bu, seçtiklerimi de mimlenmiş sayarsam bitmiştir bu iş, yanıtlarınızın linki doğru birinceses'e;)

13:54


Selam bebeğim, hayatımın merkezi, uykumun tatlısı, sıkıntımın bekçisi, doğmaz güneşlerimin tanığı. Sekiz yıl olmuş, uykumu, zevkimi, sıkıntımı seninle yaşayalı, şimdi eskidin her ilişki gibi. Artık heyecanla koşmuyorum koynuna, başımı dayamıyorum omuzuna.  Oysa ne çok koştum ağlayarak sana, ne çok daldım düşlerime, ne çok hasta yattım, ne çok bebek emzirdim, ne çok seviştim, ne çok paylaştım. Kimsenin bilmediği ne çok "beni" yaşadık beraber. Belim ağrıyor artık, rahat edemiyorum seninle, değişsek mi? Son gece beraber uyuyoruz, bakarsın sevişiriz falan, sarılacağım sana sımsıkı, hep yanımda kalacaksın gibi.Kendine iyi bak;)

Bacakları şekillendirmek için estetik

Uzun, düzgün ve yeterli dolgunlukta bacaklarının olması her kadının hayalidir. Vücudumuzun diğer bölgelerinde olduğu gibi bacak bölgesinde de istenmeyen görüntü ve deformasyonlar da kadınlar için sorun olmaktadır. Estetik cerrahinin gelişen yöntemleri bacaklarda oluşançeşitli problemlere de mükemmel çözümler sunmaktadır.


Bacaklarda görülen başlıca

Blogumuzu en başından beri, dünyayı küçük zarif kadın adımlarıyla kurtarabileceğine inanları bir araya getiren bir yer olarak düşledik. Biliyorsunuz değil mi, ekranın sağ tarafında bu kadınlardan bizim keşfedebildiklerimize sizin de ulaşabilmeniz için bir bağlantı listesi var. Ama sadece bir listeyle onlara hak ettikleri yeri verdiğimizi tabii ki düşünmüyoruz. Hep bu kadınları size kendimizce anlatsak istiyorduk. İşte o gün geldi! Tazecik bloguyla nostalji ve ekoloji yolcuğunu anlatmaya başlayan Selen bize ilham verdi.


Selen'i Agroekoloji Günlüğü'nden tanıyorduk. Sonra Türkiye Permakültür Buluşması sayesinde güzel yüzünü gördük tatlı sohbetini yaşadık. Şimdi
kendisi yepyeni blogu Yoksa Siz Hala? da bize en taze yolculuklarını anlatıyor.


Selen arkeoloji ve sanat tarihi eğitiminden sonra doğal tarımın ve sağlıklı gıdanın peşine takılmış bir gezgin. Yurtdışında agroekoloji, yani gıda ve tarım sistemleri üzerine eğitim alıyor. İnsanoğlu olarak el birliği ile doğaya verdiğimiz zararları tersine çevirebilmek için sürekli bir şeyler öğrenme, hayatında bir şeyleri değiştirme ve bu denemelerini bizlerle paylaşma çabasında. Mesela geçenlerde kendi üzerinde deneyip test ettiği ev yapımı doğal deodorant denemesini blogunda bizimle paylaştı.


Selen dünya ve kendisi için doğru, sağlıklı, sürüdürülebilir olanı arayışında geleceğe baktığı kadar geçmişe de bakıyor. En çok da bu yönüyle özel. Yazılarını okurken insanı bir merak sarıyor, acaba Selen'in anneannesinden babaannesinden neler öğreneceğiz diye.


Selen'in çok eski bir arkadaş samimiyeti ile paylaştığı anıları, yolculukları, hayalleri ve fotoğrafları için teşekkür ediyor, iki blogunu da ziyaret etmenizi hararetle tavsiye ediyoruz.


13:50 , , , ,





Yaşadığımız yerin kimliğini en çok salonlar yansıtır...



Evin merkezi salonlar eskiden sadece misafirlerin ağırlandığı mekanlardı. Bugün ise ailenin tüm ihtiyacını karşılayan ana yaşam alanlarına dönüştüler. Salon düzenlemesinde karar vermekte zorlananlar için bir başucu rehberi olan bu yazımızı okuyun.





SICAK RENKLER



Kanepeden aksesuara bu sezon canlı renkler çok moda. Bu renkleri salonunuzda dengeli bir biçimde kullanarak sıcak ve samimi bir atmosfer yaratabilirsiniz.



Mekanı güzel gösteren en önemli şeylerden biri stildir; sert hatları yumuşatmak için yuvarlak aydınlatmalar ve orta sehpalar kullanabilirsiniz.



Daha fazlası içinse dokunma hissi uyandıran halı ve tül perdelerden yararlanın.



AĞIRBAŞLI VE SADE



Kalabalıktan ve canlı renklerden hoşlanmayanlar için salon düzenlemesinin en kısa yolu gri, bej, kahve ya da siyah tonlarda koltuk ve modüler kanepelerdir.



Modüler bir kanepeyle birlikte kullanacağınız alçak bir sehpa, puf ya da tabure dekoratif olduğu kadar fonksiyonuyla da iş görür.



Tüm bu birlikteliğe monokrom renklerde ve özgün formlarda ışıltılı aksesuarlar ekleyerek şıklığınızı tescilleyebilirsiniz.



İDDİALI BEYAZ



Bulunduğu her ortama ayak uyduran beyaz yarattığı sonsuzluk duygusu ile mekanları olduğundan hem daha geniş, hem de daha çarpıcı kılar.



Beyazı, avangard bir mekan yaratmak için koyu renklerle birlikte kullanabilirsiniz.



Eğer klasik bir etki yaratmak istiyorsanız, dore ya da gümüş tercih etmelisiniz.



Neşeli bir mekan yaratmak için beyazı, canlı ve parlak sıcak tonlarla birleştirin.

10:23 , ,
Hazır gıdalarda kanser tehlikesi

Tükettiğiniz hazır gıdalar özellikle bebek maması, ekmek, kahve ve patates cipsi gibi gıdalarda neler olduğunu, onları tüketerek vücudunuza neler aldığınızı biliyor musunuz? Bu gıdalarda bağırsak, mesane, böbrek kanseri ve iktidarsızlığa yol açan kimyasal maddeler bulundu.

Avrupa Birliği ülkelerinde yapılan gıda araştırmasında, işlenmiş ve hazır gıdalarda

15:52

İnsan yıllık iznini temizlik yapmak için kullanır mı, kullanır. Resmen temizlik manyağı oldum.
Şems ve Efe yolda, kocaman açtım kollarımı;)
Evde ekmek yapmaya başladım, kiloma kilo katmaya ant içmişçesine!
Çalışmak mı daha iyi , evde kalmak mı bilemedim. Bugün pek bir şey anlamadım, bu deneme süresini biraz uzatsak mı?
Bacaklarım ağrıyor, boyum mu uzuyor ne?
Canım çok sıkkın son birkaç gündür, ilişkiler amma arapsaçı?
Bir ilişkide güven eksilince ne olur dersiniz?

Göz estetiği

Göz kapaklarında düşme ve gözaltı torbaları en güzel gözlü kişilere bile estetik kaygı yaşatıyor.

Fakat basit estetik müdahalelerle yıllara meydan okuyan canlı ve sağlıklı bakışlara sahip olunabilir.

Estetik ve Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erol Kışlaoğlu, göz çevresi estetiği hakkında merak edilenleri anlatıyor...

Göz çevresi sorunlarının lokal anestezi ile acısız ve çok kısa süre

02:57 ,
Cilt tonlarına uygun makyaj renkleri

Her kadın makyaj yapar fakat bu yapılan makyaj doğruysa kadını tanrıça gibi gösterir. işte sizlere doğru makyajın sırrı cilt tonunuza uyan makyajı bulmak. Bunun için...

DUDAKLAR



Açık Ten; Çok açık tenlere içinde mavi alt tonlar olan böğürtlen renkler tavsiye ediliyor. Gündüz transparan bir parlatıcı kullanın, gece ise daha yoğun pigmentlere sahip bir ruj

Maskeleri uygularken dikkat edilecekler

Hemen hemen her kadın yüzüne maske uygular. Fakat bu uygulamalarda yapılan küçük hatalar maskenin etkisini düşürür. Bu hatalara düşmemeniz için bir kaç küçük öneri...

1. Maske uygulamadan önce cildinizi derinlemesine temizleyin. Salisilik asit içeren temizleme ürünlerini tercih edin. Kirlerden ve yağlardan bu yöntemle arındırdığınız cildiniz

01:15
Ton Balıklı Meze



ÇOK PRATİK, ÇOK ŞIK VE LEZZETLİ…

Hafta sonu İftar Soframıza şıklık katan bu tarif için; yukarıda yazdığım altı kelime yeterli aslında. Pratik, şık ve lezzetli hepsi bu :)

Ama ben iyi tanıyorum kendimi “artık bunda da anlatacak bir şey yok, direk ver tarifi, kimseye kendini güldürme Müge” diye düşüneceğim yazmaya başlarken sonra her zaman olduğu gibi çenem düşecek yazacağımda yazacağım :)



Mezenin hikayesi biraz komik :) Eşim haftalardır, ne zaman misafir gelecek olsa, her seferinde bıkmadan, bu kaşık şeklindeki servisleri eline alıp; “bunların içine tek lokmalık ne yapabilirsin?” diye ısrarla sorar ve ben her seferinde; “ne bileyim, düşünmem lazım” diye geçiştiririm kendisini…

Bu hafta sonu kural değişmedi, kaşıkları eline aldı ve bu kez benden umudu kestiği için dolabın karşısına geçip kendisi bir formül bulmaya çalıştı :)

Tamam, tamam dedim, bu sofrada kullanacağım onları söz :)

Büyük olanları tek kişilik iftariyelik yapmaya karar verdim, küçük olanlar için ise düşünürken; birden salatanın üzerine serpmek için dışarı çıkardığım ton balığı göz kırptı bana. :)

Mutfak aşıkları bilirler, bazen olmadık bir anda bir yiyecek göz kırpabilir bize :)

İşte o andan sonrası toplam beş dakika!



Buzluktan bir paket közlenmiş kırmızı biber çıkarılır, mikrodalgada çözdürülür.

Aşağıda belirtilen malzemeler doğaçlama olarak içine eklenir, bitti gitti :)

Ton balığı zaten yağlı olduğu için ben ekstra yağ eklemedim, iftarda tadına bakınca da biraz daha ekşi olsa sanki daha iyi olurmuş dedim. Yani yağ, tuz, limon oranını siz damak zevkinize göre ayarlayabilirsiniz…

Haşlanmış mısır -renk olarak da çok yakışacaktır- ve sivri biber de ekleyebilirsiniz…

Bu mezeyi aynı zamanda kanape malzemesi olarak da kullanabilirsiniz.

Yağda kızarttığınız ya da fırınlayarak kıtır hale getirdiğiniz minik ekmeklerin üzerinde nefis olacaktır.



Malzemeler (ortalama 8 kişilik)



  • 1 Kutu Konserve Ton Balığı (160 gr.)


  • 2 Adet (iri) Kırmızı Biber


  • 5-6 Adet Yeşil Zeytin


  • 7-8 Adet Kornişon Turşu


  • 3-4 Adet Ceviz


  • 1 Diş Sarımsak


  • 1-2 Dal Maydanoz


  • Zeytinyağ, Limon, Tuz


Yapılışı



  • Kırmızı biberleri közleyip, kabuklarını soyun ve ince ince doğrayın.


  • Yeşil zeytinleri, turşuları ve cevizleri de minik minik doğrayın.


  • Sarımsağı ezin. Maydanozları ince ince kıyın.


  • Ton balığının fazla olan yağını süzdürün.


  • Damak zevkinize göre, limon, yağ ve tuz ekleyerek, tüm malzemeleri karıştırın.


İftar Sofrası - 2011 (1)-8

23:36
Sevgili Şems,

Koca bebek teyzen ile oynarken, yüzüne kapı kapanmış, iki dikiş sahibisin artık. Bir anne olarak yanında değildim biliyorum ve sağolsun ananen ben panik yapmayayım diye gayet geç haber verdi durumu bana. Kanlar akmış, doktorlara gidilmiş, dikişler atılmış, ilaçlar alınmış, eve gelinmiş. Bir sürü şey yaşanmış ama ben yoktum. Çalışan anne olmak zor, çalışmayan anne olmak zor, evde otursan ev ve çocuk arasında yıpranıp, kendini unutuyorsun, çalışırsan iş, ev, çocuk, eş dörtgeninde yine kendini unutuyorsun. Anneler için "nitelikli" bir part time iş olsa sanırım fena olmazdı, ne dersin? Aaaa iz kalır falan diye sakın canını sıkma, kızların çoğu böyle yaraları doğal ve seksi buluyor, haberin olsun;) Seni seviyorum, yarın için izin aldım, görüşürüz;)

05:47

Selam Efe ve Şems,

Ne zaman baksam gazetelere bir yara içimde, bir annenin daha oğlu şimdi toprak altında ve ardında kimbilir kaç kişi daha sırada. Ben sizler için masallar yazar, pamuklara sarmak için uğraşırken, ileride asker olacaksınız bu memleket için, bizler için, vatan, bayrak için. Birinize Efe, diğerinize Şems dedim. Koruyun ve aydınlatın diye. Şimdi kaç evde yürek acısı, nefret, hüzün, isyan var, kaç evde? Akşam iftara denk geliyor haberler, ne yalan söyleyeyim artık kanalı değiştiriyorum, başka kanallardaki programlara gülemediğimi farkediyorum.  Bir asker gördüğümde ağlıyorum ben, nöbet tutan askere el salladığımda ağlıyorum ben, en çok sizi düşündüğüm için, sizlere pay biçtiğim için. Cenazalerde "Vatan Sağolsun" diyor ya yaralı anneler, eşler, dostlar, "Bir oğlum olsun, O'nu da verirdim, helal olsun" diyor ya babalar, yıkılıyorum ben. Ellerim, ayaklarım titriyor, nasıl bir erdem, nasıl bir yürek? Benim canım, içim acıyor, okudukça, izledikçe, sekiz can, sekiz yürek. Acaba uyanacak mıyız bu derin uykudan, uyursan ölürsün diyen Nefes filmi, neden yayınlanmaz bu akşam? Neden programlara ara verilmez, neden bu canlar öldüğü zaman hiçbir şey değişmez, neden?


Cilt kırışıklıkları için ballı yüz maskesi

Civan perçemi çiçeğini saf suyun içinde 10 dakika kaynattıktan sonra sıkarak süzün.

Süzdüğünüz sudan bir fincan alarak soğutun.

Elde ettiğiniz posayı ezildikten sonra, yarım fincan limon suyu, bir yemek kaşığı zeytinyağı, bir tatlı kaşığı bal ve çırpılmış yumurta sarısı ile karıştırın.

Hazırladığınız karışımın içine soğuttuğunuz civan perçemi




Sağlıklı bir cilt için salatalık maskesi

2 tutam kurutulmuş çuha çiçeğini havanda döverek toz haline getirin.

Kabuklarını soyduğunuz yarım salatalığı rendeledikten sonra 1 fincan pirinç unu ve çuha çiçeği tozu ile birlikte 10 dakika pişirin.

Elde ettiğiniz karışımı bulamaç haline getirin. Hazırladığınız bulamacın içine yarım fincan elma suyu, bir yemek kaşığı saf zeytinyağı ilave ederek

14:08 , , ,





Mükemmel bir gelin olmak istiyorsanız, yapmamanız gereken 5 önemli "şey" var...



Gelin makyajı hata affetmez çünkü çektirdiğiniz resimler bir ömür sizinle olur ve hep o geceyi hatırlatır.



Peki, sadece siz mi mükemmel olmalısınız? Ya en yakın arkadaşlarınız? E onlar için de minik bir uyarı var, sizin yapmamanız gereken...



Kimsenin makyajını örnek almayın



Dergilerde, televizyonlarda gördüğünüz makyajlara özenmeyin. Kimsenin makyajını birebir kendinize kopyalamaya çalışmayın. Onun yerine, profesyonel bir makyözden, tamamen size özel, size yakışacak makyaj önerileri alın ve önceden mutlaka makyaj provası yaptırın.



Makyaj provasında, yüz şeklinize ve size yakışacak makyaj stili ve makyaj renkleri ortaya çıkacaktır. Maksat, zaten bunu keşfedip kusursuz bir gelin olmak değil mi?



Arkadaşlarınızın makyajına karışmayın



Nedimeleriniz gibi olan en yakın arkadaşlarınızı aynı makyajı yapmaya zorlamayın. Çünkü herkes farklı göz rengi ve cilt tonuna sahip. Bırakın, nasıl istiyorlarsa öyle yapsınlar! Tek tip olmaktansa özgün olmak daha güzel görünür...



Farklı renk makyajlar, düğünde göz doldurur.



Dudak parlatıcılarından kaçının. En iyisi, mat veya normal yapıdaki rujlardır. Bunların kalıcılığı hem daha uzundur hem de fotoğraflarda çok daha iyi görünür.



"Waterproof" makyaj şart



 Makyajınızın uzun bir gün ve gece boyunca yüzünüzde kalacak, unutmayın. Gözyaşına ve tere karşı dayanıklı bir makyaj yaptırmalısınız. Suya dayanıklı(waterproof) ürünleri tercih edin.



Gelin odasında daima pudra ve rujunuz hazır bulunsun, gerektiğinde tazelemek için...



Islak görünümlü makyajdan uzak durun



Gelinler parlak ve ışıl ışıl olmak isterler ama parlak makyaj yağlı bir görünüm verecektir. Sadece elmacık kemiklerinizin üzerini hafifçe parlatın. Genelde mat ve pudralı makyajı tercih edin. Zaten dans ederken ve konuklarınızla ilgilenirken yeterince terleyeceksiniz, bir de parlak makyaja terleyen cilt eklenirse, görüntü hiç hoş olmaz.

14:01 , ,









İşte erkeklerin kadınlarda en çok beğendiği saç modelleri





Sizce erkekler, kadınlarda hangi tarz saçları beğeniyor olabilir? Yanılmadınız; öncelikle uzun saçları ve genelde klasik modelleri beğeniyorlar!



Gür ve doğal dalgalar





Saç spreylerini ve köpükleri sevmiyorlar. Çünkü bu ürünler saçı sertleştiriyor ve saça suni, kalıp gibi bir görünüm veriyorlar.



Erkekler en çok doğal, yumuşacık ve iri dalgalı saçları seviyorlar. Bu tip saçlara dokunmaya bayılıyorlar çünkü parmaklarını bu doğal yumuşak dalgaların arasında gezdirmek onlara çok seksi geliyor...



Klasik düz saçlar





Erkekler düz ve parlak görünümlü saçları seviyorlar çünkü bu saçlar onlara -içgüdüsel olarak- sağlıklı ve genç bir imaj veriyor.





Saçlarınızı ıslakken, baş aşağı tutup fön makinesiyle kurutun. Bu şekilde düz saçlara kavuşursunuz. Bir de saç bakımında kullanılan parlatıcı spreylerden birini edinin ve kuru saçlarınızın uçlarına, ortalarına bundan biraz sıkın. Ta taaa!





"Yataktan yeni kalkmış" gibi





Erkekler bu saçı çok seksi buluyor! Gerçi kadınlar da erkekler kadar bu modeli beğeniyor. Oldukça kolay, rahat ve çekici bir stil...





Nemliyken saçlarınızı köpükleyin ve fön makinesiyle saçlarınızı gelişigüzel kurutun.





Atkuyruğu



Sıkı ve yüksek bir atkuyruğu, en çekici yanınızı ortaya çıkarır: Boyun. Erkekler bu modele kesinlikle aşık o yüzden!





Cilt Maskesi sürmenin incelikleri

Cildinize maske uygulamadan önce cilt tipinizi belirleyin. Cildinize uygun meyve veya sebzeyi seçin.

Yapraklı sebzeleri kaynar suyun içinde üç dakika beklettikten sonra süzün.

Soğuduktan sonra cildinizin üstüne yerleştirin. Diğer sebzeleri ise rmutfak robotunda püre haline getirin.

Akmayacak kıvama geldiğinde cilt maskeniz hazır olmuş demektir. Cilt



HPV aşısı ile ilgili televizyon reklamlarını izler izlemez kafamda koca koca soru işaretleri oluşmuştu. Bu kadar büyük bir tehdidi nasıl daha önce duymamıştık ve neden bu önemli aşı daha meydanda yokken şimdiden televizyonda reklamı yapılıyordu. Tam da modern kadının yaşam biçimine vurgu yapıp, sizi gidi cinselliğini özgürce yaşayan kadınlar, bu yediğiniz naneler yanınıza kalmayacak mesajını veriyorlardı.


Aradan uzun zaman geçti, HPV aşısı, bu kadar da önemli olmasına rağmen gündemden düştü, benim de arkadaşlarıma aman ha iyice araştırın bu işin aslını, kanmayın reklamlara diye uyarma ihtiyacım ortadan kalktı...bugün şu yazıyı facebookta görene kadar....


evet tek taraflı bir yazı, ben şahsen dünden ikna olmuştum, herkesin kendi araştırmasını yapıp kendi kararını vermesi için paylaşıyorum;


http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2010/07/16/yazilar/elestirel-yazilar/ilaclar/rahim-agzi-kanseri-ve-hpv-asisi-hakkinda-bilimsel-gercekler/


07:48

Selam Efe ve Şems

Diyeceksiniz ki annem, ne kadar da çok yasakla ilgili notlar bırakmış bize, üstelik evde mümkün olduğunca yasak yokken. Haklısınız çocuklar, ne derseniz haklısınız. Blog yazmayı bırakayım, şu canım memleketimde neler oluyormuş diye bakınayım dedim, gözüme sokak müzisyenlerine gelen yasak takıldı. Bende aynı dehşet içinde yine mi yasak dedim, hemde sanata! Haberin kaynağı burası, bende yorumlayarak yazmaya devam edebilirim o halde. Haberde bir şeye takıldım ; "Belediye, sokakta müzik yapılabilmesi için müzisyenlerin izin alması gerektiğini, yasal izni olmayan sokak sanatçılarının enstrümanlarına el konulacağı açıklandı. Emniyet ve belediyeden geçerli izin belgesini alan sanatçılar Beyoğlu sokaklarında müziklerini icra etmeye devam edebilecek." kısmına, bu "sanatçılar" genellikle ellerindeki tek bilezikten ekmeklerini çıkarmaya çalışıyorlar, çalmıyorlar, sadece hünerlerini sergiliyorlar. Beğeninize göre verdiğiniz demir paraları ya yol parası yapıyorlar, ya okul harçlığı. Dünyanın her yerinde sanat etkinliği adı altında gerçekleştirilen, bir şehri şehir yapan sanatsal faaliyetlerden neden rahatsızlık duyuluyor, anlayamıyorum. Zaz mesela, ne kadar severek dinliyoruz, her yerde çalıyor ama O daha çok sokakta söylemekten keyif alıyor, paylaşıyor, neden doğaçlama olan her şey sanayileştiriliyor? Sen mesela Efe gitar çalmak istiyorsun, ya da sen Şems bateri, umarım dilekleriniz nasıl, nerede ve ne zaman gerçekleştirmek isterseniz gerçek olur.Dilerim.

Edit :Bu yazımı yayınladıktan sonra Beyoğlu Beledeiyesinden bir açıklama yine aynı yazının altına eklendi...Sonuç?

05:52


Sen değil misin, üşüyünce, sütünü her zamankinden sıcak içen?
Sen değil misin, battaniyesine sımsıkı sarılıp, pembe yanakları ile uyuyan?


Elleri ile yaprakları araladı, ne kadar da hızlı büyüyordu bu ağaçlar, daha yeni kıştan çıkmışlardı. Bir gecede çiçeğe bürünüyordu ağaç dalları, neşe içinde, pembe gülücükleri ile. Ne zevkli gelmişti izlemesi bu değişimi, yazın toplayacağı meyveleri de düşününce daha çok keyiflenmişti Şems. Kıpkırmızı elma ağzını sulandırmıştı. Mutfağa koştu, masadaki meyvelere bakındı, bir muz alıp, her zamanki gibi ağaç evine koştu. Küçük sığınağına, ağaçtan çadırına. Babası ile çalışıp yaptıkları bu küçücük ev, dalların üstündeki, odası gibiydi. Çokça da misafiri olurdu, karıncalar, kuşlar, sincaplar. Keyifle muzunu yedikten sonra, resim yapmaya karar verdi, sulu boya yapmaya bayılıyordu, renkler birbirine karıştığı zaman, bir tilki, bir ayıya dönüşebilir miydi? Ağaçlar rüzgardan sallandıkça, bir şarkı fısıldıyor gibi gelirdi Şems’e, oracıkta, sulu boya kağıtlarının yanına kıvrıldı, uykusu gelmişti. Ne güzel bir şarkıydı, ağaçların söylediği. Güneş’in batmasına yakın, uyandı, annesinin merak edeceğini düşünerek hızlıca ağacın merdivenlerinden aşağıya indi, ama bir tuhaflık vardı. Evleri yoktu ve uzaktan dört nala koşan at sesleri geliyordu, ve her yerde kar vardı. Nefes alıp verdikçe, sıcaklığını dışarıda görebiliyordu.  Ellerini ovuşturdu. Ağlamayacaktı. Güçlüydü. Şaşkındı. Ağaçların arkasına saklandı, atların sesleri daha da yakından geliyordu, atların üstünde şovalyeler vardı, ama pek iyi birilerine benzemiyorlardı, bazı at arabalarının arkalarında esirler bile vardı. Tüm dikkatini bu yeni hayale vermişti ki,

Şems sesin geldiği yöne döndü, kendinden en çok bir iki yaş büyük bir kız çocuğu vardı ve kendisini yanına çağırıyordu, sessiz olmasını işaret ederek.
Nell : Sessiz ol ve beni takip et.
Şems Nell’in sözlerini dinledi ve O’nu takip etti. Nell ise sarmaşıkların altındaki kapağı açtı, yuvarlak bir geçitti burası ve her yeri buzla kaplıydı. Yürümesi oldukça zordu ve çok üşüyordu, biraz ilerledikten sonra önce sağa, sonra sola saptılar, yine sarmaşıklarla kaplı bir kapıya geldikleri zaman, güneşi görebildi nihayet.
Nell ise muzipçe sığınağını yeni arkadaşına gösterdi  ve  gülümsedi. Şems, şaşkınlıkla çevresine bakındı, ısınmıştı nihayet. Hala ne olduğunu anlayamasa da korkusu geçmişti, ve karşısında gördüğü bu olağanüstü yeri keşfetmek için sabırsızlanmaya başlamıştı. Yine de ilk gördüğü karanlık yer hala kafasını kurcalıyordu.
Şems üstündekileri çıkardı ve karşısındaki göle atladı, çiçeklerin hepsi sadece mavi renkti ve yaprakları yeşildi. Başka renkte hiçbir çiçek yoktu. Ve sadece bir renk daha vardı, çiçeklerin mavi, ağaçların, dalların yeşil olması dışında geri kalan her şey sarı renkteydi. Bu dünyanın renkleri sadece üç taneydi. Bir an acaba gözlerim ne renk oldu diye düşündü, yeşilde karar kıldı.
Nell ise sabırla Şems’in neşesinin  geçmesini ve kendisini dinlemesini bekliyordu. Şems ise kahkahalarla bu yeni keşfinin tadını çıkarıyordu. Keşke Efe’de burada olsaydı diye düşündü, sonra Nell’e döndü.
Nell : Bak burada daha fazla kalamayız, saklanmamız gerekir, dedi.
Şems : Neden saklanıyoruz, zaten gizli bir yerde değil miyiz? dedi ve çevresine bakındı. İkisinden başka kimse yoktu etrafta.
Nell tekrar kendisini takip etmesini istedi, başka bir yuvarlak geçitten, oldukça büyük bir odaya geçtiler, burada Nell’e benzeyen bir sürü çocuk vardı, ateşin etrafında toplanmışlardı, aç ve mutsuz görünüyorlardı.
Nell :Merhaba, ben Nell.
Şems : Bende Şems, buraya nasıl geldiğimi bilmiyorum. Ağaç evimde uyuya kalmıştım, at seslerini duyunca uyandım, şovalyeler ve esirler gördüm, sonra sen beni çağırdın, sadece yeşil, mavi ve sarı renklerinin olduğu  bir yere getirdin, şimdi de buraya. Burası neresi, neden yalnızsınız, neden bu kadar soğuk ve neden mevsimler hemen değişiyor?
Nell : Burası “Kar Ülkesi”. Seni şovalyelerden değil, herkesi esir alan kötü adamlardan kurtardım, sarı, yeşil mavi ülkesi bu dünyanın tek ve en güzel yeri, kraliçemizin tek ulaşamadığı yer...
Şems : Kraliçe mi?
Nell : Evet kraliçe, eskiden, çok uzun zaman önce Kraliçemizin üç çocuğu vardı; ilk oğlu Şems, sarı saçlı, neşe kaynağı, ikinci oğlu Rüzgar, mavi gözlü, özgürlük bekçisi, son çocuğu ise bir kızdı ve ismi Su idi, yeşil gözleri vardı, bereketti. Hepimiz de ailelerimizle yaşıyoduk, dünyanın en güzel köşelerinden birisiydi burası, Kraliçe sabahlara kadar çalışıyor, herşeyin en mükemmeli olsun diye uğraşıyordu. Odasına kapandığı zamanlar günlerce çıkmadığı olurdu,  bir gün Kraliçenin çocukları teker teker hastalanmaya başladılar, önce neşemiz, sonra özgürlüğümüz, en sonunda da topraklarımızın bereketi gitti. Her yerden doktorlar geldi ama kimse buna çözüm bulamadı. Günlerce başlarında bekleyen Kraliçemiz de yorgun düştü ve yalnızlaştı. Çocukları sadece uyuyorlardı, Kraliçe üzüntüsünden ağlayamaz olmuştu, gün geçtikçe sertleşti, çocuk sesi duymak istemedi, çocuklarının sevdikleri ne varsa hepsini kaldırdı, ne oyun parkı, ne bir boya kalemi, ne de bir oyuncak kaldı bize, çocuksuz bir ülke düşünebiliyor musun? Zamanla Kraliçenin kalbi buzlaştı, kaskatı kesildi, ülkenin her yerinde soğuk rüzgarlar esti, her yeri kar kapladı, sadece bir yer kaldı, çocuklarının en sevdiği yer; mavi, sarı ve yeşil parkı. Kraliçe sadece oraya giremiyor, yine de yakalanmamak için bizde uzak duruyoruz, dedi.
Şems, hem Kraliçeyi, hemde çocuklarını çok merak etmişti. Biliyordu ki, O’nu ne kadar durdurmaya çalışırlarsa da, durmayacaktı. Kraliçeyi ve çocuklarını görmeliydi. Buraya gelmesinin bir amacı olmalıydı. Birden Nell, “ben varım” dedi. Şems sesli mi düşünmüştü yoksa Nell içini mi okumuştu?
Sıkıca giyinip, çantalarına birer parça ekmek koydular,havanın kararmasını bekleyip yola koyuldular. Sessiz olmaları gerekiyordu ve hızlıca yol almaları. Çok soğuk ve karanlıktı, yeşilliklerin arasında onlarla hareket eden bir şey vardı  ve gittikçe yaklaşıyordu.
“İşte!”, dedi Nell, Kraliçesinin şatosunu göstererek, yaklaşmışlardı. Etrafta kimseler yoktu. Herkes Kraliçe’den  o kadar korkuyordu ki, buralara kadar gelmeye cesaret edemezlerdi. Kraliçe’de bunu bildiği için  muhafızlara gerek bile duymamıştı. Sert ve kalpsiz kadının kapısını çalmaya kim cesaret edebilirdi ki?
Şems ve Nell beraber kapıyı açmak için zorladılar, açılmıyordu. İttirdiler, ittirdiler, nihayet aralandığı zaman içeri girdiler. Burası dışarıdan bile daha soğuktu, buz ülkesinin merkezi. İçeride sessizce gezmeye başladılar, yan yana yatan çocukları gördüler, nefeslerini tuttular, ne kadar da güzellerdi. Uyuyorlardı ama üstlerinde buzdan bir örtü vardı.  Kendilerini izleyen şeyin ne olduğunu bilmiyorlardı ama orada olduğunu biliyorlardı. Uzakta bir çift göz ile karşılaştılar, onları izleyen.
Nell : Gidelim.
Şems : Hayır, kalalım!
Kraliçe : Neden buradasınız diye sorduğunda, her ikisi de buz kestiler. Sesi, donuk, sevgisizdi?
Şems : Uyandığım zaman, kendimi sizin ülkenizde buldum. Sonra Nell geldi, bana olan biteni anlatınca yanınıza gelmek istedim, çocuklarınızı görmek.
Kraliçe : Gördün, şimdi gidebilirsin.Çevremde çocuk görmek istemiyorum.Ama yanındaki kalacak.
Nell, “ Asla”, diyerek uzaklaşmaya çalıştıysa da Şems O’nu kolundan tuttu.
Şems : Ne arkadaşım, ne de ben burada kalmayacağız, ama şimdi gitmeyeceğiz. Çocuklarınıza ne olduğunu biliyorum ben. Onlar sizi istiyorlar.
Kraliçe : Nasıl? Ben hep buradayım.
Şems : Evet ama bu onlar için yeterli olmaz ki, annem mesala oda çalışıyor, gece geç saatlere kadar ama uyandığım zaman bana hazırladığı yemekleri görüyorum, bir de masaya hep bir not bırakır. Hep şöyle yazar “ Sihirli parmaklı anneden”. Ben parmaklarının sihirli olmadığını biliyorum ama hastaysam mesela sihirli elleri ile yaptığı çorbasından içerim, kokusunu özlersem, yanıma gelir, uyuduğum zaman yanıma uzanır, uyuduğumu sanır ama uyumam aslında.
Şems konuştukça Kraliçe’nin etrafındaki buzlar yavaşça erimeye başlar, güneş yerine gelmiştir belki, Kraliçe çocuklarının üstünde eriyen buzlara bakar.
“Evet, haklı olabilirsin ama değilsen sende ülkene gitmeyip, burada benimle kalacaksın ve bana masallar anlatacaksın”, der.
Şems, kendinden emin, Kraliçe ile çocukları Şems, Rüzgar ve Su’ya doğru yürüdüler. Kraliçe çocuklarına sarıldı, ne kadar uzun zamandır onlara gerçekten sarılmadığını farketti. Gözlerinden yaşlar süzüldükçe, buzlar erdi, kalbi yumuşadıkça, soğuk durdu, soğuk durdukça güneş geldi, güneş gelince çiçekler açtı, çiçekler açınca hayvanlar geldi, halk saklandığı yerden çıkmaya başladı, tekrar çocuk sesleri duyulduğu sırada Su’yun sesi duyuldu-Anne! Sonra Rüzgar ve son olarak Şems uyandı, annelerine sarıldılar, yürüyerek Sarı, Mavi ve Yeşil parkına gittiler, arkalarından Şems ve Nell ile.
Kraliçe,” Şemsss” diye uzun uzun sesleniyordu, Şems arkasını döndü, annesi merakla O’na bakıyordu. Evindeydi, annesine sıkıca sarıldı, ağaç evden aşağı indiler. Sihirli parmaklarla yapılmış ıslak kek yanına sütlerini içtiler.

Peki, küçük kahraman senin annenin sihirli parmakları neler pişiriyor?
Nell : Pişşttt!

MKRdezign

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.
Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget